Somebody That I Used To Know by Gotye on Grooveshark

31 Ekim 2010 Pazar

OYUN :: 2 Renk Toplar oyna , 2 Renk Toplar oyunu. Zeka oyunları

OYUN :: 2 Renk Toplar oyna , 2 Renk Toplar oyunu. Zeka oyunları

Can Yücel/Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim



Ben hayatta en çok babamı sevdim

Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk

Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek

Nasıl koşarsa ardından bir devin



O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti

Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi

Atlastan bakardım nereye gitti

Öyle öyle ezber ettim gurbeti



Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a

Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,



En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel



SEVGİLİDEN AYRILMANIN BİLİMSEL AÇIKLAMASI - Dipnot.Tv

SEVGİLİDEN AYRILMANIN BİLİMSEL AÇIKLAMASI - Dipnot.Tv

30 Ekim 2010 Cumartesi

EUGENE GALİEN

ZEKİ MÜREN



 AKŞAM OLUR GİZLİ GİZLİ AĞLARIM
Akşam olur Gizli Gizli Ağlarım


Kaderin dilinden iyi anlarım

Keder öğütmekle geçti yıllarım

Beni değirmende taşa döndürdün



Yesemde içsemde ölü gibiyim

Aklım başımda yok deli gibiyim

Suya düşmüş söğüt dalı gibiyim

Yerimi yurdumu düşe döndürdün



Birgün buradayım birgün şurada

Gönlümü göçebe kuşa döndürdün

Çok şükür gurbeti bitirdim derken

Yolumu yeniden başa döndürdün



Lahnet olsun sana ey zalim felek

Ömrümü çarkından boşa döndürdün..

1984 YILINDAN (BEN BİR YAŞINDAYKEN)BİR KLİP
ŞİMDİ KLİPLERDEN ÇOK UZAK
VEEE ÇOK DAHA SICAK....

ŞİMDİ OYUN ZAMANI

şimdi oyun zamanı......
evetttttt kütüphanemden bir kitap seçiyoru........seçtim ........ bu sefer birrrrrrrrr şiir kitabı...........
ÖZDEMİR ASAF-------BİR KAPI ÖNÜNDE.........
KİTABI ELİME ALIYORUM VE RASTGELE  BİR SAYFA AÇIYORUM.....
ÖMERİ İKİYE BÖLEN
susuz -köy yanıyordu
yangına körükle geleni öldürdü.
aldı baltayı eline
gitti yangını söndürdü.
YAN SAYFA;
KOLSUZUN
düşlerimde  ne bıçaklar fırlattım...
hepsi saplandı.
BEN DE KOLSUZ GİBİYİM GALİBA....
DÜŞLERİMDE HEP BENDE OLMAYANI HAYAL EDİYORUM...
BİRAZ GERÇEKÇİ DÜŞLER KURSAM.  BELKİ DE   HAYAL KIRIKLIKLARIM BU KADAR DERİN VE CAN YAKICI OLMAYACAKLAR

29 Ekim 2010 Cuma

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM


Selvi Boylum Al Yazmalım
Yükleyen ssonmez. - Filmler ve diziler Dailymotion'da

nerede görsem izleyeceğim filmdir....
ilk izlediğim çok küçüktüm ve sonunu anlayamamıştım ...
sevgi emekti ne demekti ki ....asya şimdi niye o adama gitmişti sankiii...
daha sonra gelişti bende bende  sevginin emekle ilişkisi....

bir zamanlar yeterdi birisinin peşinden gitmek için sevmek
senin onu onunda seni sevmesi...
ama salt sevginin bir şeye yetmediğini anlıyorsun büyüdükçe...
sevmek yetmiyor zamanla savaşmak gerekiyor....
senin onun ,onun da senin için savaşması...
ancak o zaman değeri biliyor sevginin....

29 ekim

tuluyhan uğurlu


Mustafa Kemal Atatürk ve GüneÅ�in Askerleri-Tuluyhan Ugurlu
Yükleyen ashque. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

tuluhan uğurlu


Mustafa Kemal Atatürk ve GüneÅ�in Askerleri-Tuluyhan Ugurlu
Yükleyen ashque. - DiÄ�er müzik videolarına göz atın.

28 Ekim 2010 Perşembe

can yücel/buluşmak üzere

Buluşmak Üzere

Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım

Can Yücel

27 Ekim 2010 Çarşamba


Yavuz Bingöl - Yar Demedin
Yükleyen dogumgunum. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.

garip bir rüya

yürüyorum bir yerde
bir sahrada gibiyim ...
etrafta hiçbişey hiç kimse yok
bir boşlugun  içinde sessizliğin ugultultusu var sadece...ugultudan kulaklarım çınlıyor.....koşmaya başlıyorum..
ne tarafa kime koştugumu bilmiyorum.......
sonra yok oluyorum birden ....
sonra sislerin arasından beliriyorum...boş boş etrafa bakıyorum ...bir şeyler arar gibiyim.... ne aradıgımı bilmiyorum... birşey görüyorum sonra ...ne gördüğümü bilmiyorum... bir sis bulutunun içinde yok oluyorum yine....


sislerin ortasında bir bank görüyorum sonra... birisi oturuyo banka ... tanımadıgım birisi ama yaklaşıyorum ona...gördüğüm beni dehşete düşürüyor.... çünkü bankta oturan benim...kendimi  görüyorum bankta...
ama farklıyım çok farklıyım....
bir müddet öylece kalıyorum.... ne kadar kaldıgımı bilmiyorum...sonra toparlanmaya çalışıyorum...
biraz daha zaman geçiyor aradan....toparlanıyorum.... ve kendimi incelemeye başlıyorum....
yaşlı duruyorum çok yaşlı ...fiziki özelliklerimden bahsetmiyorum ...fiziki özelliklerim aynı duruyooo...saçlarım falan beyazlamamamış  .yüzümde kırışıklıklar falan yok ama...
yaşlı duruyorum çok yaşlı bin yaşında oldugumu düşüyorum...
yorgun ve bitkin duruyorum...gözlerimden anlıyorum bunu...öyle yorgun ve bitkin bakıyorum ki...ordan kalkamayacakmışım gibi.....
sonra ellerim .... ellerime bakıyorum....kesikler var....ellerimde ...kağıt kesikler var... ellerimde...kan....
kan var ellerimde....kesikler kanıyor.... her yeri kanıyor ellerimin ...ellerim kan içinde kalıyorrr....
ne yapacağımı bilemiyorum...gözlerimi kaçırıyorum...bakmıyorum ellerime ...yüzüme dönüyorum ....
yüzümü incelemeye karar veriyorum tekrar ....irkiliyorum tekrar...gözlerim.... gözlerim kanıyor...
kanlar akıyor gözlerimden...korkuyorum.... geri çekiliyorum...kanlar yere akmaya başlıyor...kanlar bana doğru gelmeye başlıyor... sessizliğin uğultusu başlıyor  yine...kulaklarımı kapatıyorum ...yere çömeliyorum....
gözlerimi kapatıyorum.... bu bi rüya uyan artık uyan diyorum...ama gözlerimi açmaya korkuyorum ....bekliyorum öylece bir müddet...sonra açıyorum gözlerimi...kendimi görüyorum yine ...
ama farklı biraz sanki... ürkek adımlarla yaklaşıyorum yanına ....ama bu sefer yaşlı degilim...
küçüğüm bu sefer çok küçük sanka daha doğmamışım...gözlerimden anlıyorum yine bunu ....çok masum ve meraklı bakıyor etrafa .....bir kelebek  görüyor ...gözleriyle kelebeği takip ediyor.. elini uzatip kelebeği yakalamaya çalışıyor....kelebek eline konuyor...kelebek ısıyor... canı çok yanıyor... ama kelebeği o kadar çok seviyor ki ...uçmasına izin vermiyor...kelebekte ısırmaya devam ediyor....sonra başka bir kelebekdaha geliyor...sonra bir diğeri ....bir diğeri...ellerim kelebeklerden görünmez oluyorr...ısırıyorlar ... kelebeklerin arasında kanlar akmaya başlıyor... yüzüme bakıyorum... kelebekler yüzüme konmaya başlıyor...yüzüm kanıyor.... geri çekiliyorum....sessizliğin uğultusu  kulaklarımı çınlatıyor ama bu sefer kulaklarımı kapatmıyorum...çömelmiyorum.....gözlerimi kapatmıyorum...arkamı dönüyorum  ve yürümeye başlıyorummm...bir sis bulutundan içeri giriyorum ...ve uyanıyorum

21 Ekim 2010 Perşembe


KIYAMAM SANA
Yükleyen sergerdan38. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
LEMAN SAM KIZI GİBİ DURU VE SADE
 LEMAN SAM KIYAMAM SANA



KIYAMAM SANA
Yükleyen sergerdan38. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.
                  SONSUZ UÇURUMLARDAKİ ÇİÇEKLERE DOKUNAMAZSIN

BÖYLE BİR SEVMEK/Attila İlhan

BÖYLE BİR SEVMEK



Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir

Azıcık okşasam sanki çocuktular

Bıraksam korkudan gözleri sislenir

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir



Hayır sanmayın ki beni unuttular

Hâlâ ara sıra mektupları gelir

Gerçek değildiler, birer umuttular

Eski bir şarkı, belki bir şiir

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir



Yalnızlıklarımda elimden tuttular

Uzak fısıltıları içimi ürpertir

Sanki gökyüzünde bir buluttular

Nereye kayboldular şimdi kim bilir

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir ...



Attila İlhan

20 Ekim 2010 Çarşamba

İSTASYON

TREN İSTASYONUNDA BEKLEME BANKLARINDA OTURUYORMUŞUM GİBİ
ÖNÜMDE İNSANLAR GELİP GEÇİYOR..
İNSANLAR İNİP BİNİYORLAR....
TRENE BİNİP YENİ HAYATLARINA YADA GEÇMİŞLERİYLE HESAPLAŞMAYA GİDİYORLAR.....



BENSE ORADA ÖYLECE OTURUP GELENLERİ GİDENLERİ İZLİYORUM...
BENİM İÇİN ORASI GEÇMİŞLE GELECEK ARASINDA KÖPRÜ GİBİ...
TREN GELECEK..ÇIKIŞ MERDİVENLER GEÇMİŞ...
ÖNÜMDE İKİ SEÇENEK VAR.....
YA GEÇMİŞE YANİ ÇIKIŞA GİTMEK  VE YÜZLEŞMEK ...
YA DA TRENE BİNİP GELECEĞE GİTMEK GEÇMİŞİ GEÇMİŞTE BIRAKMAK.....



NE YAPMAK GEREKİYOR BİLMİYORUM...
HER GİDEN TRENİN ARKASINDAN KORKUYORUM....
BU SON TREN MİYDİ DİYE.....
HEM SON TRENİ KAÇIRMAYA KORKUYORUM  HEMDE YENİ GELEN TRENE BİNMEYE
ÇIKIŞA GİDİP GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYENE CESARETİM YOK....
ÖYLECE OTURUYORUM ORADA....
YA BİR ANDA YENİ GELEN TRENE ATLAYIP ARKAMA BİLE BAKMADAN GİDECEĞİM..
YA DA ORADA ÖYLECE OTURUP SON TRENİ DE KAÇIRIP  GÖREVLİLERİN BENİ ORADAN ATMALARINI BEKLİ CEM...............

Bedava



Bedava yasıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dişi,

Sınamaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yasıyoruz, bedava.



Orhan Veli Kanık


15 Ekim 2010 Cuma

EN MUTLU GÜN

en mutlu gün
hangi inanca göre olduğunu hatırlamıyorum ama  cennetin en mutlu gününüz olacağı yönünde bir inanç varmış.
yani cennet en mutlu gününmüş
öldükten sonra tekrar tekrar en mutlu gününü yaşıyormuşun
harika olurdu gerçekten....
ama şöyle dönüp bakınca geçmişe

en mutlu günüm yok benim
hep acı çektim :(((
acıların çocuğuyum demiyorum ama .
mutlu oldum,üzüldüm ama
çok büyük mutluluklar ,çok büyük acılar,çok büyük aşklar,çok büyük nefretler yaşadım....

kararınca yaşadım ben hep
kararınca mutlu oldum
kararınca üzüldüm
kararınca sevdim sevildim

mazideki aşklara gelsinnnnnn!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Nev-Mazideki Aşk from eybat.com on Vimeo.

güne bir şarkı



Yeni Türkü - Fırtına

Yükleyen musicplay. - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaÅ�ayın!

14 Ekim 2010 Perşembe

YILMAZ ODABAŞI'INDAN ZAMAN ÜZERİNE: HERŞEYİ ÇÜRÜTÜR ZAMAN

YILMAZ ODABAŞI'INDAN ZAMAN ÜZERİNE: HERŞEYİ ÇÜRÜTÜR ZAMAN





Kalplerimizin kuytu yerlerinde bize özel sığınaklar vardır; o sığınakların gündemleri, gündelik hayatın hay huyundaki vasat gündemlerle örtüşmez…Orada bazen buruk, ağlamaklı, bazen de kasırgalar gibi dolaşır durur düşlerimiz.











Kalplerimizdeki düşleri, özlemleri üşüttüğümüzde, ateşi bilincimizi sarar ve o ateş, giderek içimizin sokaklarında bir kaos başlatıp iç barışımızı bozar.





O zaman ya düşlerimizin iniltilerini teskin edip o ateşi düşürmemiz veya hep acıyan, acıtan o ateşle ve içimizin sokaklarındaki tedirgin sorularla yaşamayı kanıksamamız gerekir.





Çünkü düş oldukça peşi sıra insandır; çünkü en çok düşlerimizin bize hesap sormaya hakkı vardır.





Sonra kalplerinizin kuytu yerlerindeki sığınaklarda kendimi- kendimize telkin ve terapi seanslarıyla bekleriz…Bekleriz…İnsanı, aşkı, olmayı, onarılmayı ve zamanın açtığı yaraları yine zamanın sarmasını bekleriz.Düşlerimizin başucunda bir tüfek gibi dikilerek bekleriz. Küçük nehirlere burun kıvırır ve hep okyanuslara ait olduğumuza inanırız…





Düşüp kaldığımız ya da itilip unutulduğumuz derin, karanlık kuytularda sabırsız ve tedirgin kederlerle beklerken, küçük sevinçler, küçük yolculuklar hep bir kenarda durur, hep erteleriz…O kitabı sonra okuyacak, akşam yürüyüşlerine sonra çıkacağızdır; hele şu işimiz de bitsin, filancalar gelip gitsindir, elbette zaman olacaktır.Her şey, her şey yoluna girdiğinde yapılacak, söyleyeceklerimiz -bile- sonra söylenecektir…





Derken zaman, yani o büyük ve gizemli güç, hayatın düşlerimizin gerisindeki kırıntılar olduğunu anlatır bize.Belki okyanuslara gider, kasırgalarla boğuşur, ama bir damlaya yenilip döner ve zamanın, hep ertelediğiniz ne çok şeyi nasıl öğüttüğünü, küçümsediğimiz nehirleri nasıl kuruttuğunu; ihmal ettiğimiz küçük sevinçlerin, sevgilerin nasıl solduğunu ve ileride, bir gün yürümeyi düşündüğünüz ıssız yollara devasa binaların inşa edildiğini fark edince, tıpkı bir İspanyol atasözünde olduğu gibi,“Don Kişot olmaya giderken, evimize bir Şanso Panço olarak dönmek”le kalmayıp, burun kıvırdığımız o küçük şeyleri de büsbütün yitirdiğimizi görürüz.





Çünkü avuçlarına bırakılan dostlukları, sevgileri çürütür zaman.Çünkü zamana rüşvet veremezsiniz, çünkü kendinizi ikna etseniz de zamanı edemezsiniz…





Yaşadığımız gezegen milenyumu kutlarken, ben o tarihte“düşünce suçu” mahkumiyetlerimin bir yenisi için bir cezaevindeydim.Diktörtgen bir gökyüzünün altında ikinci baharımdı.Yirmili yaşlarında siyasal suçlardan mahkum olmuş altı yedi kişiyle birlikte kalıyordum.





Koğuşumuzun havalandırmasında bazalt taş duvarlar, bir basketbol potası, koridorlarda küf, dışarıda ise kışkırtıcı bir bahar vardı.





O bahar, koğuş pencerelerinin tam karşısındaki avlunun taş duvarlarına boydan boya sarmaşık ekmeye karar verip, ceplerine üç beş sıkıştırdığım gardiyanlara rica minnet poşetler dolusu toprak getirttik.Duvarın dibine yığdığımız toprağa geniş suntalarla çevreleyip sarmaşık tohumlarını ektik.







Birkaç ayda gelişip uzayan sarmaşıklar, havalandırma duvarında çivilere çaktığımız iplere boylu boyunca sarılmakla kalmayıp, kimileri duvarları aşarak dışarıya göz kırpmaya başladılar.





Ancak koğuştakiler, şarmaşıklar yüzünden basketbol oynayamıyor ve o bana arada bir tedirgin bir sesle:“Top oynayabilsek çok iyi olurdu hani,” diye mırıldanmakla yetiniyorlardı.





Yeni bir sonbahar geliyordu ve bütün kışı tabut gibi daracık bir koğuşta balık istifi geçirecektik.Bu yüzden bir tercih yapmak zorundaydık.





Bir gün ranzalarına uzanmış koğuş arkadaşlarıma dönüp,”Sarmaşıkları artık sökebiliriz,” dedim…Onlar ranzalarından sıçrayıp sevinçle avluya yöneldiklerinde, ben infazı görmemek için cezaevi kütüphanesine gittim.Bir saat kadar sonra döndüğümde, koğuştakiler sarmaşıkları yolup toprağıyla birlikte bir köşeye istif etmiş, keyifle top oynuyorlardı. Beni görünce bir an duraksayıp yüzüme mahcup bir ifadeyle baktılar.Ben de onlara gülümsemeye çalışarak:”Sorun değil çocuklar, kışın nasılsa kuruyacaklardı," dedim...



Sonra gün be gün büyüttüğüm sarmaşıkların bir köşede büzüşüp kalmış cesetlerine burkularak bakarken, küçük, siyah tohumları dikkatimi çekti.O tutsak ve ölü sarmaşıklar, gövdelerinde bıraktıkları tohumları atıldıkları yerden sanki bir vasiyet gibi sunuyorlardı bana.Tohumları bir kalem kutusuna bırakırken, onları bir gün, dışarıda diledikleri gibi büyüyebilecekleri bir alanda ekeceğime kendi kendime söz verdim…





Zaman geçti, içeriden çıktım.Sonraki üç yıl oturduğum evlerin hiçbiri o sarmaşık tohumlarını ekmeme uygun olmadı.Arada bir o kalem kutusunu açıp bakıyor, o tohumlara dokunuyor ve bir gün her tohumun artık dışarıda, özgürce bir evin duvarlarını nasıl da boylu boyunca kaplayacağını düşlüyordum…



Dördüncü yıl taşındığım müstakil evde bir ilkbahar, o tohumları evimin duvarının ön cephesindeki toprağa ektim.Üç günde bir sulayıp sabırla bekledim…Bekledim, fakat filizleri bile görünmeyince, dört yıl boyunca sakladığım sarmaşık tohumlarının çürüdüklerini anladım…



Şimdi dönüp geriye, upuzun yıllara bakıyorum; aşklar vardı, dostlar vardı, gi-dilecekti…Söyleyeceklerim aklımın, yazacaklarım kalemimin ucundaydı; kalbimin ve zamanın avuçlarından nasıl da kayıp gittiler…





Gittiler…O dostlar, şimdi eskisi kadar görmek istediğim o dostlar değil, eskiden okuyacağım kitapların pek çoğu artık okumayacaklarım, o yıllar yapmak istediklerim şimdi yapmayacaklarım veya yapmak istemeyeceklerim…Örneğin, eskiden kalabalık olmak isterken, şimdi yalnız kalmayı yeğliyorum.Beğenilerim, tutkularım, rüyalarım, yaşam üslubum bile değişmiş...





Oysa tam sorunlarımı çözdüm, işte oturdum ve artık gidebilirim derken, baktım ki gitmek istediğim pek fazla yer de kalmamış…







Bu yüzden siz olun, tutkularınızı, düşlerinizi, sevgilerinizi ve yolculuklarınızı ertelemeyin; çünkü çürürler.





Çünkü dokunduğu her şeyi çürütür zaman.Her şeyi çürütür zaman...

----

Yılmaz Odabaşı

13 Ekim 2010 Çarşamba

ANKARA

ANKARA
 DOĞDUĞUM ŞEHİR
BÜYÜDÜĞÜM ŞEHİR
YAŞADIĞIM ŞEHİR Mİ?????
YAŞ ALDIĞIM ŞEHİR
AŞK ÇİZGİSİ



Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?

Bir aşk çizgisi var her şeyden öte

O çizgiden başka bütün çizgiler

Aşkı tüketmede



Kimi dik çizgilerin kimi paralel

Eğri büğrüsü, düzgünü, kalını, incesi

Ve bir gün sarıyor bütün çizgileri

Ölüm çizgisi



Bense hep seni çiziyorum kağıtlara, duvarlara

Yeşillerle, morlarla, mavilerle

Resmini yapıp adını yazıyorum

Renk renk çizgilerle



Tut ki iki noktayız birbirinden uzak

Bir çizgiyle aramızı birleştiriyorum

Sonra bir ev yaparak çizgilerden

İçine seni yerleştiriyorum




Başlıyoruz geometrik yaşamlara

Nokta nokta, şekil şekil

Ve bir tek çizgi oluyoruz seninle, mutlu

Öbür çizgiler umurumuzda değil



Her düşünce aşka teğet geçiyor

Tanığı çizgiler var olduğumuzun

Bir aşk çizgisi var her şeyden önce

Bütün yollar aşktan geçiyor, görüyor musun?



ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

12 Ekim 2010 Salı

Aşk Gelmiş Cihana/Behçet Necatigil

Aşk Gelmiş Cihana



Kız kaptırdı gönlünü

Sevdiği oğlan kalpsizin biri

Alay etti güldü...

Hiç aşka gülünür mü?



Ne çare, cahil aklı

Kız hastalandı, yattı

Mumda yandı pervane... öldü.



Oğlan sormakta haklı

Hiç aşktan ölünür mü?






Behçet Necatigil





















KÜTÜPHANEMDEN BİR KİTAP DAHA SEÇİYORUM(SEVDİM BEN BU OYUNU)
 AYŞE KULİN --ADI AYLİN
RASTGELE BİR SAYFA AÇIYORUM
              'BİR TÜRLÜ HUZURA KAVUŞAMIYORDU.ARADIĞI NE PARAYDI,NE LÜKSTÜ,NE CİNSELLİKTİ,NE DE GÜÇTÜ.HATTA RUHUNU BESLEDİĞİNİ ZANNETTİĞİ KENDİNE DUYULAN HAYRANLIKLAR,SÖYLENEN GÜZEL SÖZLER DE DEĞİLDİ PEŞİNDE PEŞİNDE
KOŞTUĞU.BİR TÜRLÜ NEYE DOYAMADIĞINI,NEYİN ARAYIŞI  İÇİNDE OLDUĞUNU KENDİSİ DE BİLEMİYORDU Kİ, RİCHARD BİLEBİLSİN.....'


11 Ekim 2010 Pazartesi

Biliyorum Sana Giden/Cemal Süreya

Biliyorum Sana Giden...


Biliyorum sana giden yollar kapalı

Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni


Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi


Uyandım uy
andım, hep seni düşündüm

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini


Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım

Ben artık adam olmam bu derde düşeli


Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki


Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği


Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki


Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini


Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri


Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım

Bu böyle pek de kolay değil gerçi...


Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki


Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki


İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:


Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.


Cemal Süreya






























































































10 Ekim 2010 Pazar

Unutmadık


Yaralı bayramlar geçti

Mevsimler, bütün anlamlarıyla

Yüreğin koyu yerinde birikenler

Kendi takvimleriyle gelip geçtiler

Gelip geçti şehirler ve ölüler

Unutmadık

Topraktan çobanyıldızına değin

Hey yer

Her şey

Mümkündü

Nazım kadar coşkulu

Aragon kadar aşık

Lorca kadar yaralıydık

Unutmadık

Orada bir coğrafya yağmalanıyor

Orada gazetelerin ofset baskısı

Orada yeniden yazıyorlar 835 satır

Ve umudunu kaybetmeyen şehirler

Gökyüzünün karanlık kefeniyle örtük

Yıldızların delik deşik ettiği ölüleriz

Adsız ölüleriz

Adları bir coğrafya ile yan yana yazılan

Gövdelerinizi unutmadık, unutmadık hiçbirinizi

Savaşlar ve pazarlar çağıydı

Aynı silahlardı kullandığımız

Aynı çarşılar aynı kandı

Sevgiye ve kurşuna açılmayan yüreklerden geçtik

Pusu yataklarından, dağılmış bahçelerden

Viran tarihten

Uykuları çevik, namlularını oğulları gibi seven

Çocuklar gibi kusup

Kırda gelincikler gibi gülümseyen

Müsademe çocuklarını gördük

Geçip gidiyorlardı

Tarihin en uzun gecesinden

Pazarlarda aynı kan

Aynı paranın değiş tokuşunda

Karanlık çarşılar

Aynı kanlı tarih her defasında

Bir biz kaldık bu kadar içindeyken hayatın

Ölüme yakın duran

Bir de on binlerin korosunda haykıran

İntifada intifada intifada

İki güzelliğimiz vardı bizim

Ufkumuzdan inen

Ve bir daha geri dönmeyen iki güzelliğimiz

Birini kurşunlar, ötekini ofset baskılı resimler aldı

Otuz üç kurşun sıkıldı her birimize

Kutuplar kadar uzak, baba ocağı kadar yakın

Doğunun gündüz ve gecelerinde

Otuz üç yıldız

Hala ışığını gönderiyor bize

Birkaç çakmaktaşı cebimde gezdirdiğim

Birkaç karanfil

Yol için ipek, uyku için maya

Kalbiniz için

Kara bir yemin gibi çırılçıplak

Kelimeler getirdim

Kaybolmuş yüzyılların vatanında

Ölümün erken takibe aldığı çocuklar

Dağlarda değilim sizinle birlik

Yalnızca mataranıza su vermeye geldim

Nazım kadar coşkulu

Aragon kadar aşık

Lorca kadar yaralı

Serap ile hakikat arası

Çağın aşamadığı uçurumlarda

Gider gelirim gider gelirim

Efsanelerin çeşitlendigi yol ağızlarindaki büyük kamaşma

Anda gizlenen zaman

Ateşin avesta dili

Bitkiler, otlar, kökler

Dağlanmış dil, narın rengi

On binlerin dönüştüğü uğuldarken

Doğunun yeni defteri

Topraktan çobanyıldızına değin

Her yer her şey karanlık bir pusuda

Yazının, tekerleğin, tarihin

İlk çocuklarından

Ey büyük mezopotamya

İki bin yıllık gece

Dön geri bak

Kardeşlerim ölüyor kalbimin doğuşunda




Murathan Mungan










































































































































































LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Blogroll

Yasemin's bookshelf: read

Bliss: A NovelEngereğin Gözündeki KamaşmaBir kedi, bir adam, bir olumLeyla'nın EviSilver WeddingWhitethorn Woods

More of Yasemin's books »
Book recommendations, book reviews, quotes, book clubs, book trivia, book lists