Somebody That I Used To Know by Gotye on Grooveshark

30 Ocak 2011 Pazar

ANA CADDE /MAIN ST

kesinlikle  izlediğim en sıkıcı filmdi...
çok sıkıldım çokk...sonunu beğendim ama
sadece sonu güzeldi....

EDİP CANSEVER/İÇİMDEN DOĞRU SEVDİM BEN SENİ


İÇİNDEN DOĞRU SEVDİM SENİ
İçinden doğru sevdim seni 
Bakışlarından doğru sevdim de 
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan 
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de 
Beni sevdiğin gibi sevdim seni 
Kar bırakılmış karanlığından. 

Yerleştir bu sevdayı her yerine 
Yüzünde ter olan su damlacıklarının 
Kaynağına yerleştir 
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına 
Gül taşıyan cocuğuna yerleştir 
Ve omuzlarına daracık omuzlarına 
Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın 
Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten 
Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir 
Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde 
Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe 
Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran 
Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne 
Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun 
Kar taneleri gibi uçuşan 
Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine 

Yerleştir bu sevdayı her yerine. 

Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere 
Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden 
Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen 
Sevdayı 
Ve köpüklendir 
Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın 
Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten 
Öğrenmez ama öğretir mutluluğu 
Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi 
Biraz da herkes içindir. Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli 
Var eden kendini birincisinden 
Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren. 

Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen 
Tanımadığın bir ülke gibi 
İçinde yaşamadığın bir zaman gibi 
Tam kendisi gibi mutluluğun 
Beni bekliyorsun 
Ve onu bekliyorsun beni beklerken.
Edip Cansever
görsel:sam green http://www.sams-place.net/

bugünkü köşe yazılarından aklımda kalanlar

‘Sanat filmleri sıkıcı olur’ diye düşünenler Biutiful’u görmeli ve bir işin hem derin bir sanat, hem de insanın yüreğini ele geçiren bir film olabileceğininin çarpıcı örneğini izlemeli.
ZÜLFÜ LİVANELİ                  ______________________________________________________________________



 Herkesin hayatının "kendinden" ibaret olduğu kabul edilmiyor. Gruplar kuruluyor, bilinmez yerlere sefere çıkılıyor ve gün sonunda hayatımız koca bir "yalandan" ve "tiyatrodan" ibaret oluyor.
AYŞE ÖZYILMAZER
_________________________________________________________________________
Kitlesel ayaklanmalar orduları ve komutanlarını şaşkınlığa düşürür! Hızla darbe yapabilen ordular bu tür olaylar karşısında atalete kapılırlar. Bu durum sadece "ülkenin bekası son tahlilde rejimin bekasından önemlidir" düşüncesinden kaynaklanmaz. Saksonyalı asker ve ordu teorisyeni Carl Eduard Pönitz 1848'de yazmıştı bunu: "Spontane biçimde patlak veren huzursuzluklar ve kitlesel hareketler, herhangi bir emir verilmeden hiçbir eyleme kalkışma imkânı bulunmayan ordunun üyelerine anlaşılmaz ve tuhaf gelir." 
HAŞMET BABAOĞLU


______________________________________________________________________
 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başı döneminin en gıcık iç organı akciğer. O dönemde şifa niyetine çıkarılan bitkisel ilaçların, sağlık tatillerinin ve hatta kocakarı reçetelerinin çoğu akciğerle ilgili. Eksik olmasın, penisilinden sonra akciğerin bu şımarık dönemi kapanmış. Günümüzün nazlı organı ise hiç şüphesiz sinir sistemi! Hayat hızlandı, dünya daha sert ve 21. yüzyıl insanının sinirleri laçka! 
GÜLSE BİRSEL
__________________________________________________________________________

29 Ocak 2011 Cumartesi

16,raunt

izlediğim en güzel filmlerden bir tanesidir...
Denzel Washington çok iyi oldugu
filmdir ...

Avşar Timuçin/Denizin beklediği



DENİZİN BEKLEDİĞİ

Seni sevmek mor denizlerdi biraz
Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen
Umutlar ve yıkılmalar ardında direnilen
Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz

Seni sevmek yaşamın aşılmaz büyüklüğü
Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan
Ve sığınıp ılık kıyı kentlerinde biraz akşam
Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü

Varılırdı daha saydam günlere isteseler
İsteseler yalnızlık giremezdi evlere
Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler
Ve uçacak durmadan adasız denizlere

Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi
Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan
Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan
Sana verdim geç diye bütün denizlerimi
Yazar : AFŞAR TİMUÇİN

28 Ocak 2011 Cuma

anlam

 hayatımdaki tüm anlamlar kaybolmaya  başladığını hissediyorum.
artık hayatımın bir anlamı olup olmadığını da bilmiyorum...
bir girdabın içindeyim sanki
sürekli başa saran bir makaranın ucundaki bir top gibiyim..
ne kadar hızla yukarı çıkarsam daha hızlı bir şekilde yere çarpıyorum.
yere çarpacağını bile bile devam etmek zorlaşıyor ,anlamsızlaşıyor


23 Ocak 2011 Pazar

bugünkü köşe yazılarından aklımda kalanlar

Albert Einstein kendisinden daha ünlü olan Chaplin’le tanışmak istiyor. O da bilim adamını ‘Şehir Işıkları’ filminin galasına davet
ediyor.

İki müthiş adam, smokinleri giymiş, papyonları takmış ve kolkola girmiş durumda kırmızı halıda yürürken iki tarafa birikmiş olan halk çılgınca alkışlıyor.
Bunun üzerine Chaplin, Einstein’ın kulağına eğiliyor ve diyor ki:

‘Beni anladıkları için, seni de anlamadıkları için alkışlıyorlar.’

ZÜLFÜ LİVANELİ
___________________________________________________________________
Fakat bazen susmak zor gelir işte. Hele yirmi yılın ardından sadece bir mektup bırakarak terk edilince.
Koca yirmi yılını, yüz yüze konuşarak ayrılma cesaretini kendinde bulamayan bir adama verdiğini fark edince... Evet! Susmak biraz zor gelebilir.
Konuşmak teselli etmez belki ama yalandan da olsa insana kendini güçlü hissettirir.
AYŞE ÖZYILMAZER
_____________________________________________________________________________
Bütün ilişkilerde bir "oyun" tadı olsun isteniyor, oysa ancak arkadaşlar birlikte oynarlar. Arzu "oyun"u bozar! 

***

Seviyorsan iliklerine kadar özlersin onu... Eğlence bunun neresinde! 
HAŞMET BABAOĞLU
_____________________________________________________________________________
Onlar dünyanın en romantik aşkını yaşadılar.. Bitti. Çok güzel, çok romantik olması bitmeyeceği anlamına gelmez. Ben dünyanın en romantik iki aşkını yaşadım. Bugün yaşamıma anlam veren, o aşklardan kalan anılar.. Ama bitti.. İkisi de bitti.
En güzel film de biter. Çoğu zaman da acıklı biter.. Ama sonu acıklı diye, güzelliğinden zerre kaybetmez. Önemli olan o güzelliği yaşamaktır, bitmesi değil.. Hayat bir güzellikler yumağıdır çünkü.. Biri biter, başkası örmeye başlar.. Belki de daha güzel örer..
HINCAL ULUÇ
______________________________________________________________________________-


19 Ocak 2011 Çarşamba

TURGUT UYAR




Uzak Kaderler İçin

Birgün, bir yağmurla garip garip 
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.- 
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım 
Alıp başımı gideceğim.

Asır yirminci asırdır, amenna 
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım 
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi 
Uzaklar daha uzaklaşır 
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri 
Sımsıcak sevgilere muhtacım. 

Bir gün alıp başımı gideceğim 
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...- 
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi 
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız 
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin 
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.

Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm 
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde 
Diyarı gurbette kanlı bir aşk 
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde 
En uzak beyazlar, 
En yakın ikindilerde, duygulu 
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam 
İçip içip ağlasam...

Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum? 
Herkesin derdinden pay isterken. 
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi 
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.

Birgün, bir parkta otururken, biliyorum 
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma 
Bir çift göz, bir davet, bir kalp 
Çoluğu çocuğu terk edeceğim. 
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak 

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak 
Toprak ve insan kokularıyla, 
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için 
Başımı alıp gideceğim.


Turgut Uyar

eyvah eyvah /ata demirer/nazende sevgilim



Uploaded with ImageShack.us

18 Ocak 2011 Salı

deneme B


ben hazırlamıştım kendimi söyleyeceğin yalanlara inanmaya ...
mecbur muydun  giderken bu kadar dürüst olamaya ....
nasıl olsa gidecektin zaten...
mecbur muydun giderken bu kadar  çok  canımı yakmaya ...

Eric Clapton - Layla

BLACK SWAN

dans sahneleri  çok etkileyiciydi...
gerçekten çok müthiş ve etkileyiciydi...
siyah kuğunun sahneleri etkileyiciydi 
çok etkileyici ve çok güzel bir filmdi....
bu arada müzikleri de çok güzeldi

16 Ocak 2011 Pazar

deneme A

gözlerin anlamsız bakıyor artık bana dedin beni terk ederken... 
hala gidenin sen olduğunu terk edenin sen olduğunu düşünüyordun...
benim senden çoktan gittiğimi bile anlamamıştın
evet gözlerim anlamsız bakıyor artık sana 
çünkü bende anlamın çoktan bitti ....
biliyor musun beni öyle bitirdin öyle yordun ki 
hayata da artık anlamsız gözlerle bakıyorum.... 

bugünkü köşe yazılarından aklımda kalanlar

Çünkü Atatürk, Profesör Kreiser’in de kabul ettiği gibi 1933-34’ten sonra siyasette eski konumuna sahip değildi. Yine çok etkili bir karizmatik liderdi ama gerek sağlık nedenleri, gerekse özel koşulları nedeniyle daha çok köşke kapanmıştı. (Bu konuda Çankaya kayıtlarına bakanlar onun en erken öğleden sonra 15.30’da kalkmış olduğunu görürler.)
O yıllardan sonra CHP hükümetleri ve Türk basını yükselmekte olan Alman Nazizmi etkileri altına girmişti.
O tarihlerden bugüne kadar birçok kişi, grup, parti ve özellikle darbeler döneminde ordu kendine özgü bir ‘Kemalizm’ anlayışıyla ortaya çıktı.
1960, 71, 80 ve 28 Şubat’ın maskesi Kemalizm’di. Bunun her zaman, bir kişiye karşı yapılacak büyük bir haksızlık olduğunu düşündüm.

                                                                                                   ZÜLFÜ LİVANELİ
__________________________________________________________________________________________
Sevilmek güzelleştirir insanı. Kesindir bu. Ama güzel olduğunuz için sevileceğiniz noktasında bir kesinlik yoktur. 

***

Ne işle uğraştığını soruyorum... Kısık bir sesle ve çok bildik bir meslekten söz ediyormuş gibi karşılık veriyor: "Bekliyorum." Ardından bakışlarımı fark edip sakin bir gülümseyiş eşliğinde "bilir misin, nasıl yorucu bir iştir" diyor... Sonra öğreniyorum; sevdiği kız yıllar önce okumaya büyük şehire gittiğinden beri yarı deli, yarı akıllıymış. Kasabanın meydanındaki bu kahvede öğleden sonraları oturur, beklermiş!.. Oradan ayrılmak üzere minibüse binmeden önce yine kahveye uğruyorum. Yine oturuyor. Önünde boş bir çay bardağı. Şakaklarındaki kırlaşmış saçlara bakıyorum. Ne çok zaman geçmiş demek ki! Ama ya hali tavrı, oturuşu... Bu nasıl bir kararlılıktır! Ürperiyorum. Karşımdaki şey delilik mi? Evet! Ama ne yalan söyleyeyim, basbayağı aşk var duruşunda!

***

Hayal kırıklığı! Tut beni, der sevgili, düşüyorum! Oysa onu uçuyor sanmış, öyle sevmişizdir.
 HAŞMET BABAOĞLU
______________________________________________________________________________________________
Demokraside susturma yoktur. Demokrat kimseye "Sus" demez. Derse kendini inkâr etmiş olur. Derse, faşistten de tehlikeli, maskeli faşist olur. Çünkü faşisti bilir, önlem alırsınız. Ama demokrat kisveli olan sizi kandırmaya devam edebilir.
HINCAL ULUÇ
__________________________________________________________________________________

15 Ocak 2011 Cumartesi

William Shakespeare


Oyunun Adı: Hamlet
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu



HAMLET - Ey göklerde yaşayanlar! Ey dünya! Daha ne olsun?
Cehennem önüme mi gelsin? Ne yüz karası şey bu?
Tut kendini yüreğim, tut kendini!
Ve siz, ey sinirlerim, gevşemeyin birden;
Gerilin, destek olun bana!
Beni unutma mı dedin? Hayır, zavallı ruh,
Şu çılgın kafa durdukça çıkmayacaksın içinden,
Seni unutmak ha? Aklımın kara tahtasından
Silerim de bütün boş anıları,
Bütün kitaplarda yazılan, çizilenleri,
Gençliğimden, öğrenciliğimden kalanları.
Yalnız senin buyruğun kalır.
Beynimin defterinde, yapraklarında,
Ivır zıvır bütün bildiklerimin üstünde.
Evet, yemin Allahıma, o kalır yalnız.
Ey çürümüş yürekli kadın!
Yılan, yılan, yüze gülen zehirli yılan!
Yaz aklım, yaz defterine, yaz şunu:
Güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan
Zehirli bir yılan da olabilir.
Danimarka'da olabilir hiç değilse, inan buna.
Ya! Demek böyle, amca, sen buymuşsun demek!
Öyleyse benim parolam da şu bundan böyle:
Tanrı seninle olsun, unutma beni!
Yemin ettim, unutmam.
________________________________________

Oyunun Adı: Hamlet
Yazan: William Shakespeare
Çeviren: Sabahattin Eyuboğlu

HAMLET - Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip bela denizlerine kaşı
Dur, yeter! demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
Çünkü o ölüm uykularında,
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
Sevgisinin kepaze edilmesine,
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine,
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altından inleyip terlemek,
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanı?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden,
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
Ama sus, bak, güzel Ophelia geliyor.
Peri kızı dualarında unutma beni,
Ve bütün günahlarımı.

ÖMER HAYYAM


Bir kalb ki onun sevmesi, aldanması yok.
Tutkunluğu yok, bir güzele yanması yok.
Bin kez yazık olsun sevisiz bir yüreğe,
Aşksız geçecek günlerin faydası yok
__________________________________________________________________________
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
___________________________________________________________________
Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece.

__________________________________________________________________
Bahar geldi; başka bir şey istemem kafamda;
Hele akla hiç yer vermem bahar soframda;
Şarap, seninleyim bu mevsim, koru beni:
Söğüt ağacı, sen de ser gölgeni altıma.
____________________________________________________________________

kenan doğulu



EMRE KALCI

Masal saatleriniz değişti artık; yasal oyunlarınız farklılaştı, yasak sınırlarınız başkalaştı, asal sayılar gibi yaşadığınız dostluklarınız değişti... Eskilerin yerine, hayatınıza kocaman boşluklar geldi... Siz büyürken boşluklar da büyüdü, yalnızlıklar da... Anıların yerini ayrılıklar ve mesafeler aldı sonunda...Her oyundan biraz eksilmiş çocukluk arkadaşlarınız var bir yerlerde... Eskiden can parçanız olanlar artık cam parçası oldular kalbinizde... Birlikte oynadığınız oyunlar kaldı sadece avucunuzda ve o zamanlar birilerini sımsıkı tutan ellerinizde...

14 Ocak 2011 Cuma

The Private Lives of Pippa Lee

The Private Lives of Pippa Lee

filmi Keanu Reeves için izledim..
tür olarak da romantik drama severim zaten ...
güzeldi ...biraz sıkıcı ama güzel....
Yapım: 2009 ~ ABD
Tür: Dram , Romantik
Oyuncular: Keanu Reeves , Monica Bellucci , Blake Lively , Winona Ryder , Julianne Moore
Yönetmen: Rebecca Miller
Senaryo: Rebecca Miller
Senaryo (Kitap): Rebecca Miller
Yapımcı: Brad Pitt , Lemore Syvan , Jeff Sagansky , Jill Footlick , Dede Gardner
Görüntü Yönetmeni: Declan Quinn
Görüntü Yönetmeni: Michael Rohatyn
Filmin Websitesi: pippalee.com
Süre: 1 saat 33 dk
Gösterim Tarihi: ()
OYUNCULAR Robin Wright Penn (Pippa Lee) , Alan Arkin (Herb Lee) , Maria Bello (Suky Sarkissian) , Monica Bellucci (Gigi Lee) , Blake Lively (Young Pippa) , Julianne Moore (Kat) , Keanu Reeves (Chris Nadeau) , Winona Ryder (Sandra Dulles)
KONUSU 50 yaşına gelmiş Pippa Lee, sadık ve sevgi dolu bir eş, ikiz çocukları için iyi bir anne, sevgili bir dost ve güleryüzlü bir komşu olarak yıllarını geçirmiştir. Pippa’nın huzurlu yaşamı kocasının aniden New York’tan ayrılarak, yaşlılıklarında yerleşebilecekleri bir huzur evi planını ortaya çıkarması ile soru işaretlerine gömülür. Bunun ardından Pippa Lee kocasının kendisinden çok daha genç bir kadınla birlikte olduğunu öğrenir. Huzurlu ve mutlu görünen çoğu insanın içinde herkesten daha vahşi bir yan bulunmasına benzer, Pippa Lee de kendi fırtınalı yönleriyle yüzleşmek üzeredir.

nazım hikmet

GÖZLERİ SİYAH KADIN

Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.

13 Ocak 2011 Perşembe

SORMA

TURGUT UYAR

artık öyle açık ki kuşkuya yer yok
acıya hep yer vardır aramızda
dört cepli yeleğim aynı kolaylıkla taşır her şeyi
bozuk paraları da umutsuzluğu da
aynı kolaylıkla tutmuş gibi olurum
güneşin yedi renk ayasını

Turgut  Uyar

12 Ocak 2011 Çarşamba

Avşar Timuçin

Yüreğinin atışlarını duydum

İçimde, içimin derininde

Yol bitmesin istedim, uzasın
Alabildiğine dalsın karanlığa
Avşar Timuçin

9 Ocak 2011 Pazar

bugünkü köşe yazılarından aklımda kalanlar

* Bu özgürlük ihtiyacından bir konuşmanda bahsediyor, kendini bir pergele benzetiyorsun. Anlatır mısın?

Pergelin bir ayağı, malum, sabittir. Bir mekâna, bir noktaya demir atmıştır. Sımsıkı. Benim de bir yanım İstanbul’a derinden bağlı. Öte yandan pergelin öbür ayağı kocaman bir daire çizer. Edebiyatımın bir damarı tüm dünyayı dolaşır. Farklı şehirleri, farklı ülkeleri keşfeder. Bir yanım münzevidir, bir yanım Evliya Çelebi.                 


                                                         AYŞE AYDIN/ELİF ŞAFAK RÖPORTAJI/VATAN
.................................................................................................................................
1996 yılında yayınlanan ‘Kamaşma’ adlı romanımda haremin soğuk gerçeğini anlatmaya çalışmıştım.

Kitabı okuyan ünlü yönetmen Costa Gavras, harem gerçeğini ilk defa anladığını belirterek bir Fransız gazetesine şunları yazmıştı: “... İnsanın düşsel, zalim ve bazen de umutsuz bir dünyayı keşfetmesini sağlıyor. Filmlerde romantik bir biçimde gösterilen harem evrenini ve genç kadınların yaşadığı hapis hayatını hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bir gerçeklikle betimliyor.”

                                                                                 ZÜLFÜ LİVANELİ/VATAN
...................................................................................................................................................................

Villada bile otursan hayatın gerçekleriyle yüzleştiğin. Kendine çeki düzen verdiğin, kavga ettiğin, hak aradığın, arkadaşlığın farkına vardığın, adam olduğun, birlik olduğun, kıymet bilmeyi öğrendiğin bir dünya değil mi?
Yahu uzatmaya gerek yok "öğrencilik", "öğrencilik"tir işte.
Ne Jaguar ister ne de başka bir şey.
Öğrencilik ruhunu kaybetmiş belki de hiç bulamamış gençlere üzülmekten başka bir şey gelmiyor içimden.
                                                                                  AYŞE ÖZYILMAZEL/SABAK

..................................................................................................................................
Fotoğraflardaki bana bakmayı sevmiyorum. Bu ben değilim duygusu uyanıyor önce... İçim sıkılıyor... Sonra anlıyorum, tam da "ben"den, bana bakmaktan sıkıldığımı. Fotoğraftaki benim de, aynadaki kim? Asıl tuhaf olan o! Peki neden? Çünkü aynaya bakarken yüz hep maskelenir. Kişiliğimiz (persona/maske) yüzümüzü bin türlü hale sokar, bir sürü anlam verir. Bir halden ötekine geçiverir saniyeler içinde. Oysa sıradan, amatörce ve poz vermeden çekilmiş bir fotoğraf bu anlamları soyar. Zamanı durdurur, dondurur. Geriye kişilik oyunları değil, kişi kalır. 

                                        HAŞMET BABAOĞLU/SABAH

...................................................................................................................................

Son sözleri

'Bu herifler durmak zorunda. Bizi görmüş olmalılar..'
James Dean (Genç yaşta ölen ünlü Amerikan oyuncusu.. Ölümüne sebep olan araba kazasından bir saniye önce.. Bu lafları, şöförüm Ercan'a ithaf ederek yayınlıyorum..)
                                                                                      HINCAL ULUÇ/SABAH
.................................................................................................................................................................
Başbakan’ı çaktırmadan Osmanlı padişahları kadar yetkilerle de donatsanız bilgiyi engellemek darbe dönemlerinde Radyo Evi’nin önüne tankları çekmek kadar kolay değil.
                                                                             CÜNEYT ÖZDEMİR/RADİKAL
....................................................................................................................................................................

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Blogroll

Yasemin's bookshelf: read

Bliss: A NovelEngereğin Gözündeki KamaşmaBir kedi, bir adam, bir olumLeyla'nın EviSilver WeddingWhitethorn Woods

More of Yasemin's books »
Book recommendations, book reviews, quotes, book clubs, book trivia, book lists